Motosiklet Güncelleme Tarihi: 10 Haz 2018 15:38

'Kız başına' yolların cesur kadını!

Burçak Çöllü motosikletiyle tek başına seyahat ediyor. Yoldayken erkeklerin çoğunun dilinden 'Kız başına' ya da 'Bir bayan olarak iyi cesaret' lafları eksik olmuyormuş. Çöllü de onları ti'ye alarak seyahatlerini 'kız başına' ismindeki blogunda anlatıyor.

'Kız başına' yolların cesur kadını!

Aynı zamanda 'En iyi sahne müziği' ödülü sahibi bir besteci olan Çöllü'yü motosikletin yanı sıra, 15 Temmuz sonrası Şehir Tiyatroları'ndan atılması da özgürleştirmiş...

Burçak Çöllü, kafasına estiğinde motosikletine atlayıp tek başına yollara düşüyor. “Şeytan aleti” olarak görülen ve trafikte pek saygı duyulmayan bu iki tekerli aracın trafikte ikinci sınıf olarak görülmesinin üstüne, bir de kadın olmanın getirdiği toplum bakışına inat ve duyduğu “kız başına iyi cesaret” klişesine göndermeyle hikâyelerini “Kız başına” adlı sitesinde paylaşıyor.

Burçak Çöllü aslında bir besteci, tiyatro oyunlarına müzik besteliyor. Öyle ki, Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri’nde “Yılın sahne müziği” ödülünü kazanan bir isim. Aynı zamanda İstanbul Kolonfoni Orkestrası adıyla kurdukları grubun üyesi.

‘MAĞDURİYET HİSSİ ZEHİRLİ BİR ŞEY’

Çöllü’yü “özgürleştiren” iki şey olmuş. Yakın zamanda olanı, Şehir Tiyatroları’ndan nedensiz yere atılması olmuş:

“2016 Ağustosuna kadar İstanbul Şehir Tiyatroları Orkestrası’nda piyanist olarak çalışmaktaydım. 15 Temmuz’dan sonra tozun dumana katılmasıyla, sebebini hiçbir zaman öğrenemediğim bir şekilde yirmi arkadaşımla beraber kendimi işten çıkarılmış buldum. Açtığımız dava devam ediyor. O sürecin haksız yere işinden edilmiş binlerce insanından biriyim yani; ama daha ilk andan itibaren bunun benim için bir özgürleşme fırsatı olacağını biliyordum. Şehir Tiyatroları’nda çok yoğun çalışıyordum, prova, oyun, prova, oyun. Hayatım orkestra çukurunda geçiyordu. Kurumumu çok sevdiğim için şikayet de etmiyordum. Ama şimdi, benim bırakamadığım kurum beni bırakınca özgürleştim, pek çok başka harika ekiple çalışma fırsatı buldum, çok güzel işler yaptım. Farklı şehirlere gidiyorum, kendi istediğim işleri yapıyorum, sürekli öğreniyorum ve kendimi geliştiriyorum. Mağduriyet hissi zehirli bir şey. Kimsenin buna kapılmamasını dilerim. Ne olursa olsun, üretken olmanın peşini bırakmamak lazım.”

‘ÇOCUKKEN MİSYONER OLMAYA KARAR VERMİŞTİM!’

Burçak Çöllü aynı zamanda bir seyyah. Yola düşmeyi, yolda olmayı çok seviyor. Yola çıkması ise motosikletle tanışmasından sonra olmuş. Onu özgürleştiren diğer olay da bu.

“Çocukken misyoner olmaya karar vermiştim! Çünkü sadece şunu biliyorum onlarla ilgili: Misyonerler bir yerlere gider ve bir düşünceyi yayarlar. Annem bana öyle anlattı. ‘Misyoner ne?’ diye sordum. ‘Dünyayı gezerek bir fikri yayandır’ dedi. Ben oradan ‘dünyayı gezmek’ kısmını almışım! ‘Büyüyünce misyoner olacağım’ diye dolanıyordum,” diyen Çöllü devam ediyor: “Çocukken kendimi şu anki yaşıma gelmiş halimi düşündüğümde evi barkı olmayan, daha göçebe yaşayan, gitarı, sazı sırtında oradan oraya dolaşan biri gibi hayal ediyordum. Öyle bir insan olmadım ama öyle olan bir tarafım hep oldu.”

‘MOTOSİKLETE ZORUNLULUKTAN BAŞLADIM’

1987 yılında Antalya’da dünyaya gelen Burçak Çöllü lisede okumak için gelmiş İstanbul’a ve o günden beri de burada. “Ben İstanbul’da başladım motosiklete. Aslında başlamak zorunda kaldım,” diyor Çöllü, “Çalışma hayatına atılınca ev, okul, prova, birinci prova orada, ikinci prova orada, özel derse gidiyorsun, oradan okula geçiyorsun. Sürekli şehir içinde serseri mayın gibi dolaşıyorum. Öyle işten eve, evden işe bir durum yok. Bir aracım olması gerektiğini anladım ve ilk başta araba düşündüm. Ama daha yeni öğrencilikten çalışma hayatına geçiyordum, o kadar bütçem yoktu. Yani hep severdim motosikleti ama pratik sebepler nedeniyle başladım.”

Motorculukta adettendir, ne kullandığı hep sorulur; “İlk motorum Honda Titan, Brezilya yapımı. Taş gibi motordu,” diye yanıtlıyor Burçak Çöllü. Neden o modeli aldığınıysa “İlk başta forumlarda kayboldum. Ama aklın yolu bir. İlk kez motor kullanacağım, dev gibi bir şey alamayacaktım. Az yaksın, küçük ve kullanışlı olsun, alabileceğim bir fiyatı olsun. Bir sene para biriktirdim ilk motorumu almak için. Öyle olunca çok seçenek yok zaten,” diye açıklıyor.

‘İLK KEZ KÖPRÜDEN GEÇİŞİMİ ASLA UNUTMAM’

“İlk aldığımda daha kullanmayı bilmiyordum. Satın aldığım çocuktan rica ettim, o getirdi kapının önüne kadar. Bir yandan ehliyet kursuna gidiyorum ama daha direksiyon dersi almamıştım. Sağ olsun, bir arkadaşım Caddebostan sahilde vites bire nasıl atılır, nasıl kalkılır gösterdi, o kadar. Zaten ehliyet sınavında bizden istedikleri bu kadardı. Şaka gibi aslında, o kadarcık bilgiye trafiğe salınır mı insan?” diyen Çöllü motosiklete “çarpılmasını” ise şöyle anlatıyor:

“Bir kere sabah 5’te uyanıyorum. Hayatta kimse kaldıramaz o saatte beni. Düşün, nasıl sevmişim. Sabah uyanıyorum, çay yapıp termosa koyuyorum, motorla çıkıyorum, gözümden uyku akarak çayımı içiyorum, Sultanahmet’e gidiyorum ama oraya gitmek bir macera gibi geliyor bana ve her yerim dayak yemiş gibi ağrıyor, çünkü ilk başta kondisyon isteyen bir şey alışana kadar, ama ertesi gün o saatte yine oradayım o ağrıya rağmen. Bayağı aşık oldum sonuçta. İlk kez köprüden geçişimi asla unutmam. Müthiş bir heyecandı; hâlâ da öyle.”

‘GERÇEK HAYATA KARIŞTIM’

Peki, gitmek? Gidebildiğince gitmek ve hissedilen özgürlük? Çöllü, “Gidebilmek çok güzel. Hani şimdi ‘kafa nereye, sen oraya’ diyorlar ya, istediğinde o motora atlayıp istediğin yere gideceğini bilmek müthiş bir şey. Bu kadar beni büyüleyebileceğini motor kullanmaya başlamadan önce anlamamıştım. Yani sunduğu özgürlük çok acayip,” diyor ve devam ediyor:

“Ben içine kapanık biriyim aslında. Motor benim dışarıda yaşayabilmemi sağladı, gerçek hayata karışmamı. Yani hayata evden bakmak yerine içine dalıp ne olursa, sokakta gördüğün insan, tartıştığın biri, kuş uçtu, köpek geçti, denize baktım, güneş battı; hayatın gerçekten içinde olarak yaşamamı sağladı. O anlamda hiç beklemediğim bir etkisi oldu üzerimde. Mesela sinirli bir insana dönüştüm. Bu çok iyi bir şey benim için çünkü öfkelenip bunu söyleyebilen biri değildim. Bağırmak iyi geldi.”

‘SÜREKLİ DAHA UZAĞA GİTME HİSSİ OLUYOR’

Tek başına yolculuk yapmaya ne zaman başladığını sorduğumda Çöllü “Alır almaz!” diyor, “Aldığım günden beri motoru alıp gitmek, yol yapıp eve dönmek hayatımın bir parçası oldu. Titan’la nereye gidersin, işte Silivri’ye, Kumburgaz’a. Bu tarafta Garipçe’ye, Rumelifeneri’ne. Daha yol da bilmiyorum, nereye gidilir onu da bilmiyorum. Ama gidebildiğim kadar uzağa gitmeye çalıştım. Küçük bir motor Titan, böyle ‘vın’ diye basıp gidebileceğin bir şey değil. Ama yine de zorluyordum. Titan’dan sonra YBR 125 aldım. İkisi de 125’lik ama onunla Asos’a kadar gittim. Bir günde gitmek için uzun bir yol belki. Ama gidiyordum. Sürekli bir daha uzağa gitme hissi oluyor bir şekilde.”

Yalnız yola çıkmak özellikle yaptığı bir şey değil Çöllü’nün, “doğasında var”: “Düşünerek değil. Yapım öyle. Ya şuraya gideceğim, hadi bir arkadaş bulup gideyim olmadı hiç. Şuraya gideceğim, hadi gidiyorum deyip basıp gidiyordum. Aklıma gelmiyordu yanıma birini almak. Başta hayatta kendimi tek başına bir insan olarak düşünüyordum. Yeni yeni artık hayatın paylaşılabilir bir şey olduğunu anlıyorum. İkisi de güzel ama tek başına gezmenin zevki başka bir şey.

‘MOTOR SÜRMEYEN BİRİNİN ANLAMASI MÜMKÜN DEĞİL’

“Hiç iki motor uzun yola çıkmadım, arkadaşlarımı arkama aldım. Tek motor ve tek sürücü olan ben. Bir artçı senin motorda yaşadığın şeyi anlamıyor. Ama bir yandan zahmeti var onu taşımanın. Dolayısıyla o zahmeti paylaşamıyorsun, mental ya da fiziksel olarak. Motor sürmeyen birinin motor süren birini anlaması mümkün değil.”

“Günübirlik gidip gelmeli çok seyahatim oldu tek başıma ama -bu beni şaşırtıyor- konaklamalı tek başıma seyahati daha birkaç yıl önce yaptım. Edirne’ye gittim ilk ‘kız başına’. 3 sene filan olmuştur,” diyen Çöllü devam ediyor: “Artık oturttum tek başına gezmeyi. Kampinglerde de kalıyorum, arazide de. Ama önden soruşturuyorum. Gideceğim yeri mutlaka bir bilene soruyorum; nerede kalınır, neresi rahat. Bu anlamda internet çok iyi bir kaynak. Önden mutlaka bir zemin araştırması yapıyorum. Çok kafama göre çadır atmıyorum. İnsansız bir yerde kalınmaması gerekir ama kalıyorum! Kadınlı-erkekli bir grup bulduğumda rahatım. İçinde kadın olan bir topluluk benim için artı puan. Çok sokulmadan ama yakınlarına konuşlanabiliyorum.”

‘KADINLAR ERKEKLERDEN DAHA CESUR’

Çöllü için kalacağı yerde rahat edeceğini düşündüren diğer göstergesi ise mutlu, iyi davranılan ve oyun oynayan çocuklar görmekmiş. “Ama en ufak bir huzurlukta tası tarağı toplamak önemli,” diyen Çöllü ekliyor: “Mutlaka cebinde bir otel parası ya da bir B planı olmalı.”

Burçak Çöllü seyahatlerinde erkeklerden sık sık “İyi cesaret” lafını duyuyormuş: “En içimi şişiren laflardan biridir. Erkekler çoğunlukla ‘Erkek olarak ben bile çok sorun yaşıyorum’ diyorlar. Çünkü sen erkek olduğun için sorun yaşıyorsun. Çünkü agresif yaklaşıyorsun, insanları öfkelendirecek biçimde yaklaşıyorsun. Ben öyle davranmıyorum ki. Medeni bir şekilde yoluma bakıyorum, o yüzden de bir sıkıntı yaşamıyorum. Bir kadın motorcu olarak da kadın olmakla ilgili hiç sıkıntı yaşamadım.”

Çöllü, seyahatlerinde kadınların erkeklerden daha cesur olduklarını düşünüyor: “Kadınların çok daha cesur olduğunu düşünüyorum duygusal olarak. ‘Helal olsun, bir bayan olarak iyi cesaret’ lafını erkeklerden çok duyuyorum. Bir tane kadın bile gelip bana ‘helal olsun’ demedi. Takdir eden, beğenen, ‘keşke ben de’ diyen oldu ama bunun cesaret edilmesi zor bir şey olduğunu düşünmüyor kadınlar. Erkekler, kadınlar için bunun böyle olduğunu zannediyorlar.”

‘YOLDA KISMET ÇIKAR, FACEBOOK’TAN EKLERLER’

Burçak Çöllü’ye gezilerinde sık sık kısmet de çıkarmış: “Bol bol kısmet çıkar yollarda. Kadınlar beni çok sevip oğullarına almak isterler. Böyle acar, girişken biri gibi görünüyorum. Bir de yolda çok mutlu oluyorum, neşe saçıyorum. Yoldayken kadınlarla tanışmayı çok seviyorum. Erkeklere gelince ‘onlar da insan’ diyorum uzaktan. Mesela benzini kartla ödeyince adımı soyadımı gören pompacı Facebook’tan ekliyor. Ki öyle çok dikkat çeken biri de değilim, sırf dişi olduğumdan. O yüzden benim meşhur nişanlı hikâyem vardır. Yolda yüzüklüyüm. Sevgilim var diyemiyorsun, çünkü o zaman da hafif kadın oluyorsun. Evli de çok büyük yalan. O yüzden nişanlı en güzeli.”

Çöllü’ye motosiklete başlaması, tek başına çıktığı seyahatleri konularında ailesinin itiraz edip etmediğini soruyorum son olarak: “Ettiler ama hiç onları dinlemedim. Geçenlerde 20’li yaşlarda genç bir kadın da sordu, ‘motor almak istiyorum ama ailem karşı çıkıyor, ne önerirsin’ diye. En önemlisi ekonomik özgürlüğü eline almak. Kendi paranı kazanıp kendi hayatını yaşamak birinci koşul. Yani hem ailen karşı çıkacak hem de motoru onların parasıyla alacaksın, öyle bir dünya yok. Ailenin onaylamadığı bir şey yapacaksan ailene muhtaç olmayacaksın. En önemlisi o.”

“İstatistik hevesim yok. Şu kadar ülke gördüm diye pasaportumdaki vizeleri saymıyorum. Sadece yolda olmayı seviyorum. Avrupa’ya gitme düşüncesiyle -ki hiç yol yapmadım oraya doğru-Kapadokya yoluna düşmek arasında bir fark yok benim için,” diyen Burçak Çöllü’yü, umarım daha nice yıllar yollarda görürüz… (Adem Erkoçak-Gazeteduvar)

Ekleme Tarihi: 10 Haz 2018 15:38