Dünya Güncelleme Tarihi: 23 Eki 2017 23:17

ANALİZ: Kerkük üzerinden İran etkisizleştirilmeye mi çalışılıyor?

​​​​​​​Barzani’nin devletleşme arzusundaki şiddet, bölgeyi Amerika-İsrail-Suudi Arabistan ve onların karşıtları için taktiklerin yarıştığı, güç dengelerinin kurulduğu alan haline getirdi. Kritik soru şu: Kerkük üzerinden İran etkisizleştirilmeye mi çalışılıyor? Gazeteci Seher Önalan Dosyahaber için yazdı.

ANALİZ: Kerkük üzerinden İran etkisizleştirilmeye mi çalışılıyor?

Seher ÖNALAN yazdı

Kerkük ve üzerinden İran’ı etkisizleştirme çabaları

Barzani’nin devletleşme arzusundaki şiddet, bölgeyi Amerika-İsrail-Suudi Arabistan ve onların karşıtları için taktiklerin yarıştığı, güç dengelerinin kurulduğu alan haline getirdi. Kerkük'te Türkmenler, Kuzey Irak'da Kürt nüfusun ve diğer halkların sıkıntıları; Barzani ailesinin yolsuzlukları, devlet kurumlarındaki hakimiyeti ve tekelleşme sorunları, Kürtlerin tam bağımsız Kürdistan hedefinin gölgesinde kaldı. Bazen savaşlar, hatırı sayılır etnik kimliklerin ulusallaşma sürecine olumlu etki eder ve hızlandırabilir. Tıpkı Kuzey Irak'da olduğu gibi.

Mesele çok eskilere dayansa da, 2003'de Saddam Hüseyin'in devrilmesiyle Barzani’nin Kürt devleti hayalinin artık fiiliyata dökülmesi için tüm şartları hazırdı. O milattan sonra Barzani Kerkük'ü geleceğin Kürt devleti topraklarına katabilmek için çabaladı durdu. Kerkük’te Türkmen memurlar görevlerinden uzaklaştırıldı, tapularda değişiklikler yapıldı. Türkiye’den bile Kerkük’e Kürt nüfusun getirilip yerleştildiği o dönemde Türkmen milletvekillerince dillendirildi durdu. Türkmenler önce Türkiye’ye sonra dünyaya olan biteni her fırsatta anlatmaktan vazgeçmedi.

Derken 2017 14 Mart’da dönemin Kerkük Valisi Necmettin Kerim, Kerkük İl Meclisi’ne gönderdiği resmî yazıda kentteki  tüm devlet binalarına Irak bayrağının yanında Kuzey Irak Federal Bölgesi bayrağının da asılması talimatı verdi. Irak 2003’te ABD ve çok uluslu güçler tarafından işgal edildikten sonra, 2004 yılı 8 Mart’da ‘Geçici Dönem İçin Irak Yönetimi Yasası’ adı altında, geçici anayasa ilan edildi. Bu anayasa, 20 Mayıs 2005’te yürürlüğe giren kalıcı anayasanın 143. Maddesi gereğince iptal edildi. Fakat aynı maddenin hükümlerine göre geçici anayasanın 53. maddesinin A fıkrası ile 58. maddesi, kalıcı anayasanın bir parçası olarak yürürlükte kaldı.

53. Madde A fıkrası ile Duhok, Erbil, Süleymaniye, Kerkük, Diyala ve Nineva illeri, 19 Mart 2003’de Kürt Hükümeti’nce yönetilen araziler olarak tespit edildi. Kerkük vilayetinin tüm bölgeleri, Kerkük il merkezi, geçtiğimiz gülerde Peşmerge ile Haşdi Şabi birlikleri arasında yoğun çatışlamalar sonucu Barzani’den geri alınan Altunköprü ile Dibis, Tazehurmatu, Dakuk, Havice ve merkeze bağlı tüm Türkmen köyleri, bu tanımın dışında bırakıldı. Kerkük bağlantısız vilayetler arasına girdi. Bu bölgeler Bağdat Hükümeti’ne bağlı olmayı sürdürdü. 

Savaşı lehine çevirdi ama...
 

Bayrak krizi aslında Barzani'nin IŞİD sonrası Kerkük planlarının da habercisiydi. Barzani’nin Türkmen ve Arap nüfusun ağırlıkta olduğu Kerkük'ün statüsüne ilişkin olarak başından beri sergilediği tek taraflı ve ısrarcı tavrı, Irak Anayasası'na ve uzlaşma sürecine zarar verdi. Barzani ve Peşmergeleri, IŞİD ile savaşı bir süre sonra lehine çevirdi ve IŞİD'den operasyonla alınan bölgelere yerleşmeyi ihmal etmedi. IŞID için adım adım gelen son, Barzani için de aynı anlamı taşıyordu. 

En çok desteği veren en çok karşı çıkan

25 Eylül ‘bağımsızlık referandumu’ndan çıkan yüzde 93’lük ‘evet’ sonucu,  Barzani’yi çocukluk hayallerine kavuşturmaya yetmedi. Bağdat hemen harekete geçti ve bölgede kuvvetli olan ve çoğunluğunu Kerküklü Şii Türkmenlerin oluşturduğu Haşdi Şabi desteğiyle, Barzani’nin 2014-2016 arasında IŞİD’den kurtardığı ve kendisine bağladığı petrol rafinerilerinin ve bir de havaalanının bulunduğu toprakları geri almak için harekete geçti. Yıllarca Barzani’ye her türlü ekonomik, siyasi desteği veren başta ABD, batı ve Türkiye’den itirazlar gcikmeden yükseldi.

Çünkü, çünkü ABD ve İsrail Barzani için zamanın henüz gelmediğini biliyordu. Çünkü, IŞİD’le savaşta önemli başarılara imza atan Haşdi Şabi’yi eğiten, destek veren tüm Ortadoğu’da belirleyici rol oynayan  İran bölgede hala etkindi. İran’ın bölgede Kürt gruplar arasında ne denli etkili olduğu; referandum sonrası vefat eden Talabani ailesinin açıklamalarıyla da ABD’yi bir kez daha rahatsız etti.

 İran, Talabani’nin cenaze töreninde Dışişleri Bakanı Cevad Zarif tarafından temsil edildi. Yine Bağdat ve Süleymaniye arasında mekik dokuyan ve IŞİD’le mücadelede 5 yıl boyunca Suriye ve Irak’da stratejiler belirleyen, bizzat cephede olan İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani de törene katıldı.

İran, sanılanın aksine bölgede mezhep odaklı davranmaktan çok, Suriye, Irak ve Türkiye’de bağımsız Kürt yapıların kurulmasının Ortadoğu ve kendi ülkelerinin güvenliğini ne denli tehdit ettiğinin farkında. İran’ın, tehditleri mezhepsel olarak kendisine yakın olanlarla savuşturma girişimi de gayet mantıklı ve akılcı.

Irak'ın amacı yeniden yapılanmak ama...

İşte ABD’de bu gidişatı kontrol altına alabilmek için geçtiğimiz Şubat ayında yıllar sonra Irak Başbakanı Haydar İbadi ile yakın temasa geçen Suudi Arabistan Rejimi’ni devreye soktu. 17 Ekim’de İbadi Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ile görüştü. Kral Salman ülkesinin Irak'ın birliğini desteklediğini ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin yani Barzani’nin gerçekleştirdiği referanduma karşı olduğunu açıkladı. Irak’ın büyük çoğunluğu referandum kadar başbakanlarının Kral Salman’la görüşmesinden büyük rahatsızlık duydu.

Irak ve Suudi Arabistan pekçok ticari anlaşmaya imza attı ve 25 yıl aradan sonra Irak ve Riyad arasında uçak seferlerinin tekrar başlamasına karar verildi. Bu yakınlaşmanın satır arasında savaştan tarumar olan Irak’a Suudi sermayesinin girmesi ve ülkenin yeniden yapılanması fikri olsa da halk, içinde bulundukları uzun savaş halinden Suud Rejimini sorumlu tutuyor. Haksız da sayılmazlar hani.

22 ekim günü Haydar İbadi, Resmi temaslarda bulunmak üzere Suudi Arabistan'a bir kez daha gitti, bu kez Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüştü. Fakat görüşmeye bu kez ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson da katıldı. Eş zamanlı ziyarette Tillerson, “İranlı milisler ve yabancı savaşçılar Irak topraklarını terk etsin” cümlesiyle İran’ın bölgedeki üstünlüğünden duydukları raharsızlığı daha açık ifade etti.

Suud –ABD koordinasyonu gösteriyor ki, amaç Suudi Arabistan’ın aktif rolüyle İran’ı Irak’tan uzaklaştırmak.  Irak’tan İbadi’nin “Hiç kimsenin Irak’ın içişlerine müdahale hakkı yoktur” sözleri ABD’ye hangi noktaya kadar direneceğini elbette şimdilik kanıtlamaz. Bu arada Washington'daki ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin 25-30 Ekim Suudi Arabistan, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ı ziyaret edecek. Terörizm ve Mali İstihbarat Müsteşarı Sigal Mandelker’a eşlik edecek olan Mnuchin’in İran’dan yola çıkarak Trup’ın yeni stratejisini ortaklarıyla masaya yatıracağı kesin.

Ortadoğu jeopolitik sisteminin belirleyicisi Suudi Arabistan-ABD’nin yakın markaja aldığı bir diğer ülke de Rusya oldu. Suriye savaşında Rusya’nın her defasında Suud Rejimi’nin ABD ittfakıyla IŞİD’e verdiği desteği haykıran Rusya’nın yakınlaşması herkesi şaşkına çevirdi.

Ancak Trup yönetiminin tutarlı desteğiyle Suudi Arabistan, İran düşman ülkelerin çeşitlenmesi yatırım gibi gözüküyor. Kral Salman’ın Ekim ayı başındaki dört günlük Moskova ziyaretinin bu bağlamda görülmesi gerektiği.

İsrail’li uzmanların yorumları arasında. Suudi-Rus yakınlaşmasının (ABD –İsrail hesabı tutarsa) ileriki dönemlerde Ortadoğu jeopolitiği için büyük stratejik ve ekonomik sonuçları olacağı ortada.

Ancak ABD’nin geleneksel ittifaklarıyla İran’a karşı siper almak için yeni stratejiler belirleyeceği aşikar. 

Ekleme Tarihi: 23 Eki 2017 23:17