Dünya Güncelleme Tarihi: 25 Kas 2017 12:22

Soçi Zirvesi Yalta Konferansı sayılır mı?

Suriye’de üç galip ülke başkanı, 1945 Yalta Konferansı'nı taklit ederek savaş sonrası dünyayı yeniden düzenlemek için Soçi’ye geldi.

Soçi Zirvesi Yalta Konferansı sayılır mı?

Müzakereden önce konuşan Putin mevkidaşlarını cömertçe överek adeta savaşın bitişini ilan etti. Recep Tayyip Erdoğan çok dikkatli bir şekilde onu dinlerken Hasan Ruhani, biraz alakasız görünüyordu ama masa kenarını kuvvetle sıkan parmakları beyazlamıştı bile.

Geçen hafta dış gündemdeki en çok tartışılan konu kuşkusuz Soçi zirvesi oldu.

RİA Novosti sitesinde yazısı yayımlanan siyaset bilimci Gevorg Mirzoyan Suriye’de Rusya’nın rolüne odaklandı.

Bush Jr. zamanında ABD’nin, İran-Irak-Kuzey Kore’den ibaret “kötülük ekseni”nin değiştiğini, Obama zamanında “kötülükten arındırılmış” Irak’ın yerini Rusya’nın aldığı yeni bir eksen kurulduğunu öne süren yazar, Moskova’nın buna karşı “istikrar eksenini” kurmayı tercih ettiğini öne sürdü. Amerika, Ortadoğu’da “oryantasyonunu” yitirdikten sonra Suriye’de bu eksen Rusya-Türkiye-İran şeklini aldı. Mirzoyan’a göre bu “galip üçlüsü” savaş sonrası Suriye’ye yön verecek.

Rusya, Suriye savaşına girmekle politikada “yaratıcılık gösteremeyen” Batı, barış sürecinin dışında kalırken, Türkiye zamanla gelişmelere ayak uydurdu. Ne var ki kendisine kesinlikle “savaş galibi” gözüyle bakan İran zaferi başkalarıyla paylaşmaktan yana değil. Türkiye’ye gelince yazarın deyişiyle “Suriye’nin çoğu hisselerinin İran’a gideceğini kabul eden Erdoğan, kendisine düşen payı sonuna kadar savunacak”.

Üç ülkenin arasında anlaşmazlıklar eksik değil. Buna rağmen üç ülke iyi kötü anlaşarak gidiyor, ana konularda mutabık kalıyor. Mesela üçü de “Suriye’nin geleceği hem Şam ve müttefikleri hem içi ve dış muhalefet tarafından belirlenecek” diyor. Yalnız Ulusal Diyalog Kongresi’ne katılacak dedikleri o muhalefet nedir?

Kürtler olmadan diyalog mümkün görünmüyor. Ne var ki Suriye Kürtlerinin ana unsuru PYD, Türkiye açısından kabul edilmez bir partner.

Mirzoyan’a göre Kürt meselesinin Ankara için ne kadar önemli olduğunun farkında olan Moskova, bu konuda iyi pazarlık yapabilir. Örneğin bu pazarlık konusu Esad’ın kalıcılığı olabilir. Üstelik Şam ordusunun öne geçerek petrol yataklarını işgal ederek, IŞİD ile anlaşma yaparak ve genel olarak fiilen Amerika’nın komutası altında hareket ederek Kürtler, Moskova’nın gözünden düştü.  Yazar, bu yüzden Moskova’nın, Kürtlerin “bir süre daha” izole olmasına ve “Türk tehdidi” altında kalmasını onayladığını iddia etti.

Kommersant gazetesi muhabiri Andrey Kolesnikov’a göre Soçi zirvesine katılan üç lider “sakinleşip en baştan görüşmeye başlamalı”.

Suriye’de üç galip ülke başkanı, 1945 Yalta Konferansı’nı taklit ederek savaş sonrası dünyayı yeniden düzenlemek için Soçi’ye geldi. Müzakereden önce konuşan Putin mevkidaşlarını cömertçe överek adeta savaşın bitişini ilan etti. Recep Tayyip Erdoğan çok dikkatli bir şekilde onu dinlerken Hasan Ruhani, biraz alakasız görünüyordu ama masa kenarını kuvvetle sıkan parmakları beyazlamıştı bile.

Ulusal Diyalog’dan Kürtleri dışlamayı teklif eden Erdoğan’a karşı çıkan Putin de, Kürt meselesine en çok ilgi duyan tarafın Erdoğan olduğunu çok iyi biliyordu.

Bu arada IŞİD ile savaşan ABD veya başındaki koalisyondan Soçi’de söz eden yoktu. Daha doğrusu ismini vermeden onları alevli bir şekilde azarlayan İran devlet başkanı hariç.

Söz alan Erdoğan diğerlerinden daha sakin konuşarak sadece üç ülkenin “kritik” karar verme niyetinde olduklarını anlattı.

Fazla sürmeyen toplantı bittiğinde üç lider tekrar gazetecilerin huzuruna çıktı. Öncelik alan Putin yeni Suriye anayasa temellerini tasarlayacak Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nin yapılacağını söyledi. Ruhani de aşağı yukarı aynı hususları anlattı. Her şey iyi gidiyordu ama… Ama “aşırı derecede asık yüzlü” Erdoğan konuşmaya başlar başlamaz “her şey altüst oldu”.

“Milli güvenliğimize kast eden bir terör örgütüyle aynı çatı altında olmamızı, aynı platformda yer almamamızı bizden kimse beklememelidir” deyişi ile zirve çıkmaza girdi. Çünkü Erdoğan’ın ikna olamayacağını herkes anlamış oldu.

Kürtlerin de ikna olamayacağı malum.

Kolesnikov, yazısını “Yoksa ileride Erdoğan’a, başka Kürtler, hoşuna gidecek Kürtler mi sunulacak?” sorusuyla noktaladı.

Novoye Voyennoye Obozreniye gazetesi yazarı Aleksandr Şarkovskiy, önümüzdeki dönemde Ortadoğu ile Orta Asya’nın kapsamlı bir savaşa sürüklenebileceğini öne sürdü.

Teröre karşı savaşın devam ettiğini yazan Şarkovskiy, Hmeymim ve Tartus dışında Rusya’nın Suriye’den askerlerini geri çekmek niyetinde olduğuna dikkat çekti. Ne Türkiye ne İran benzer açıklamalarda bulunmazken ABD, askerlerinin Irak’ta “ne kadar gerekirse o kadar” kalacağını duyurdu.

İsrail haber alma servisine göre İranlı subayların komutasındaki Şii militanlar İsrail sınırına 30 km’lik mesafede kalıcı üsler kuruyor. Hatta savaşın bitiminde Şii militanların Suriye ordusuna dahil olma ihtimali büyük. Bunun üzerine İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman Facebook’ta ana dili olan Rusça, “Askeri aktitivite için kullanılacak Şii ekseninin Suriye’de güçlenmesine izin veremeyiz”, yazdı. Üstelik geçen hafta Liberman bölge ülkelerine, “Ana terör sponsoru” İran’a karşı koalisyon kurma çağrısında bulundu. İsrail’in bu çağrısının ABD’yi de kapsadığı kuşkusuz.

Şarkovskiy, öyle olursa İran’a karşı başlatılan savaşın Ortadoğu ile Orta Asya’yı alt üst edeceğini, bölge dışına da sıçrayacağını yazdı. Kendisine göre bu savaş, arkasında Amerika ve İsrail’in durduğu Sünniler ile Şiiler arasında bir mezhep savaşı olacak.

Suriye’ye gelince yazar, Hizbullah ve Şam Tahran’ı desteklerken ülkenin Sünnileri, Hırıstiyanları ile Durzilerinin Şam’a karşı çıkacaklarını iddia etti. İşte Rusya o zaman, müttefikleri Tahran ve Şam’ın tarafında yer almak ile kavga dışında kalmak arasında zor bir seçim yapmak zorunda olacak.

Bağdat hükümeti İran ile savaşmayacağına göre Washington ister istemez Irak Kürdistanı’nı oyuna sokacak. Bu gelişmeden hiç memnun olmayan Ankara, İran karşıtı koalisyona ya hiç girmez veya girip sadece kendi çıkarlarını koruyacaktır.

Başka deyişle bölgeyi sivil savaş saracak.

Afganistan’daki durumun daha karışık ve daha mühim olacağını iddia eden Şarkovskiy, İran Ayetullah’ına manevi lider gözüyle bakan ve Afganistan’ın yanı sıra Pakistan, Hindistan ve Tacikistan’da yaşayan Hazariler ve belki de İsmaililerin Sünni (ve Batılı) koalisyonuna karşı çıkacaklarını öne sürdü.

Andrey İsaev kimdir?

Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.

Ekleme Tarihi: 25 Kas 2017 12:22