Kulis Güncelleme Tarihi: 30 Kas 2020 16:31

İran'da Fakrizade suikastı gelmekte olan savaşın kilometre taşı mı?

İran’ın yıllarca ağır yaptırımlara maruz kalmasına neden olan nükleer programının mimarı ve  ‘babası’ olarak adlandırılan Muhsin Fakrizade Mahabati suikastına ilişkin bomba iddialar var. İşte Gazeteci Seher Önalan'ın detaylı analizi

İran'da Fakrizade suikastı gelmekte olan  savaşın kilometre taşı mı?

Seher ÖNALAN'ın Analiz Haberi

İran’ın yıllarca ağır yaptırımlara maruz kalmasına neden olan nükleer programının mimarı ve  ‘babası’ olarak adlandırılan Muhsin Fakhrizade Mahabati suikastına ilişkin yeni detaylar ortaya çıkıyor. Aslında bu detaylar, ya da yetkililerin yaptıkları açıklamalar, hem konu üzerinde insanların daha çok soru sormasına, hem de bazı detayların farkına varmasına ve aynı zamanda aklının karışmasına neden oldu.

Fakhrizade suikastı, aslında sonuçdan çok önümüzdeki dönemde İran’ın çekilmek isteneceği alanın ve yaşanacakların kilometre taşlarından birisi olabilir.

Bu suikast, Süleymani suikastı çerçevesinde İran’ın önemli kademelerdeki yöneticilerinin, askeri gücünün zayıflatılmasına yönelik girişimlerin parçası olsa da; detaylar, yaratılmak istenen kaosun ipuçlarını veriyor.

Bu suikastın ve ona yakın zamanlarda gerçekleşen olayların  bir kaç açıdan incelenmesi gerekli. Birisi İran’da gerçekten ne kadar güvenlik açığı var? Diğeri bu suikastlarla İran’ın dize getirilerek nükleer çalışmaları tamamen durdurması sağlanabilir mi? Bir diğeri de İran, Suriye’deki üslerine İsrail tarafından yapılan saldırılarla ve bu suikastlarla kışkırtılarak, tepki vermeye zorlanabilir mi?  Ayrıca bu suikastlar öncesinde yaşanan bir dizi gelişmeler ile İran’a olası müdahaleyi haklı çıkaracak zemini oluşturulabilir mi?

SUİKASTTA İNSAN UNSURU YOK

Bu suikasttan bir gün önce  2018’de İran’da, İsrail için casusluk yaptığı suçlamasıyla tutuklanan Avustralya vatandaşı Melbourne Üniversitesi Ortadoğu Politikaları uzmanı Dr. Kylie Moore-Gilbert’in, İranlı üç tutukluyla takas anlaşması uyarınca serbest bırakıldığını da anti parantez hatırlatalım. 

Fakhrizade suikastı hakkında ilk anda bazı tahminlerde bulunmak hiç de zor değildi. Örneğin bu suikastın İsrail-ABD işbirliğiyle yapıldığını öngörmek gibi...  Ne var ki önemli olan, bu suikastın nasıl yapıldığı idi. Suikast varsa, bildik yöntemlere göre, suikatı düzenleyen kişilerin de olması gerekiyordu. Ama buna ilişkin ilk etapta İran medyasında herhangi bir bilgiye rastlanmadı. Haberlerde, Fakhrizade’nin korumaları ile saldırganlar arasında bir çatışma çıktığından ve bombalı bir aracın varlığından bahsediliyordu. Saldırının düzenlendiği Tahran’daki ‘Abeserd’ (Farsça soğuksu) caddesinin konumu ve durumu düşünüldüğünde, suikastı düzenleyenler nereye ve nasıl kaçmıştı?  Ancak bu bilgiler yoktu...

OTOMATİK SİLAHLAR KULLANILDI

Dün akşam İran’ın önemli medya kuruluşlarından olan Fars Haber Ajansı, suikastın detaylarına yer verdi. İlk bilgi, Fakhrizade otomatik silahlarla vurulduğu yönündeydi ve asıl ilginç olanı, suikast mahallinde hiç bir insan unsurunun yani suikastçının olmadığı şeklindeydi. Bu bilgi insanlarda, Fakhrizade olayında İran’ın tabiri caizse ‘evinde avlandığı’ hissi yarattı. Suikastı düzenleyenlerin amaçlarından birisi de bu olmabilirdi. Fars Haber Ajansı’nın haberinin devamında şu bilgiler yer alıyordu:

28 Kasım (Azar'ın 7'sinde) meydana gelen olaya ilişkin anlatımlara göre, Fakhrizade, kendisini ve eşini taşıyan zırhlı araç, Mazenderan’dan Damavend Abeserd’e üç koruma ekibinin aracıyla hareket etti. Korumaların amacı, olay mahallinden birkaç kilometre uzakta, diğer refakatçi ekibin bulunduğu noktanın kontrolünü sağlamak, varsa olumsuzluk, onu bertaraf etmekti. Fakrizade, suikastın yapıldığı alana geldiğinde, araca isabet eden bir kaç mermi sesi üzerine, aracın motorunda bir sorun yaşandığını düşünerek arabasını durdurup indi. Tam o sırada, aracından 150 metre uzakta duran söz konusu Nissan marka araç, otomatik uzaktan kumandalı makineli tüfekle Fakrizade’ye birkaç el ateş etti.

Bu sırada Fakhrizade’ye yandan iki kurşun, arkadan da omuriliğine bir kurşun  isabet etti. Saldırıda koruması ise Fakhrizade’ye kendisini siper ederek yaralandı.”

Sonrası malum. Habere göre suikastta kullanılan ve sürücüsüz olduğu düşünülen Nissan otomobilin sahibi hakkında hemen bir soruşturma yapılıyor. Bu kişinin daha önceden ülkeyi terkettiği anlaşılıyor.

ÜÇ DAKİKA SÜRDÜ

Fars haber ajansı haberinde, suikastın tam üç dakika sürdüğünü ve hiç bir insan unsuruna rastlanmadığını bir kez daha yineliyor. İran medyası, olayın erken saatlerinde, korumalar ve saldırganlar arasında silahlı çatışma çıktığını ve "üç veya dört teröristin" öldürüldüğünü de yazmıştı.

Olay yerinde insan unsuruna rahstlanmaması ve otomatik silahla suikastın uzaktan gerçekleştirilmesi, akla doğal olarak İran’ın iliklerine kadar İsrail ve Amerikan uyduları ve sistemleri izlendiğini getiriyor. Aynı zamanda bu durum, İran’daki güvenlik açığının her geçen gün biraz daha arttığını da düşündürüyor.

Nitekim Fakhrizade, tam 30 yıldır İsrail istihbarat servisi Mossad’ın suikast listesinde, üst sıralarda yerini koruyordu. Üstelik İsrail bunu gizli gizli değil, göstere göstere dillendiriyor, en uygun zamanda Fakhrizade’nin öldürüleceğini söylüyordu. Öyle ki Netanyahu bile...  

GÜVENLİK ZAFİYETİ VAR MI?

İran İslam Cumhuriyeti Yüksek Lideri’nin askeri danışmanı Hüseyin Dehgan cumartesi günü devlet televizyonuna yaptığı açıklamada suikast konusunda sorumluların, sorulara cevap vermesi gerektiğini söylemesi, güvenlik zafiyetinin kabul edilmesi anlamını taşıyordu. 

İran'ın istihbarat teşkilatlarının performansına yönelik eleştiriler ve tartışmalar bu sembol ismin ölümüyle şüphesiz bundan sonra da tartışılacaktır. Hele ki  Devrim Muhafızları İkinci Tugay Generali Ali Nasiri’nin  bir röportajında, "Nükleer bilim adamları Devrim Muhafızları şemsiyesi altına alındığından beri onların öldürüldüğünü görmedik " açıklamasının son bir kaç gündür sosyal medyada sıkca hatırlatılmaya başlaması, bunun işaretlerinden... 

İran Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Ali Shamkhani’nin  bugün İran  televizyonlarına "İran güvenlik servisleri, Fakhrizade'nin suikasta kurban gittiği yerde bir saldırıya maruz kalma olasılığının farkındaydı. Son yirmi yıldır, ona yönelik suikast planlarına ilişkin sık sık gelen haberler nedeniyle konu ciddiye alınmadı” sözleri  de sıkça tartışılacağa benziyor.

7 AĞUSTOS’DAKİ MOSSAD OPERASYONU

İran’ın sıkıştırılmaya çalışılması, istihbarat zafiyetinin artması ve kontrolü sağlayamadığı  hissini uyandıran diğer bir olay da Türkiye’de çok gündeme gelmese de El Kaide’nin iki numaralı ismi olduğu öne sürülen Ebu Muhammed el-Masri olarak bilinen Abdullah Ahmed Abdulah’ın 7 Ağustos 2020’de Tahran'da, motorsikletli iki  İsrail ajanı tarafından öldürüldüğü iddiasıydı.

İran Dışişleri’nin yalanladığı bu olayın ABD ve İsrail medyası tarafından tüm detayları ile Ağustos ayında değil de Kasım ayının ortalarından itibaren (14 Kasım 2020 günü ABD’de medyada yer almaya başladı) ABD seçimlerinden sonra gündeme getirilmesinin altında başka bir amacın yattığı kesin. O da, İran’ın El kaide ile bağının olduğu iddialarını gündeme getirmek olabilir.

Ayrıca, geçtigimiz günlerde İsrail ve Arap medyası’nda yazıldığı gibi ABD-İsrail ortaklığında İran’a yönelik planlanan operasyonun ‘gerekçeler’ listesine yeni bir madde eklemek planı olabilir mi?     

Süleymani Suikastı ile başlayan İran’ı zayıflatma operasyonlarının arkasından, sık sık İran’ın Suriye’de bulunan üssünün İsrail tarafından saldırıya maruz kaldığı hatırlanmalı (Bon bir kaç yılda 300 hava ve füze saldırısı). Devrim muhafızlarının Suriye’deki üssüne yapılan her saldırıya cevap, Irak’da İran’a yakın olan yerel milisler ya da devlete bağlı milis güçler veya Hizbullah destekli güçler tarafından ABD elçiliğine atılan roketlerle verildi.

Yine Fakhrizade suikastından önce, İsrail, İran Devrim Muhafızları’na bağlı güçlerin, Golan tepelerindeki sınıra patlayıcı madde yerleştirdiklerini iddia edip, buna karşılık Suriye’deki üslerin vurulduğunu açıklamıştı. Ardından 19 Kasım 2020 günü ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, 1967 ylından buyana İsrail’in işgal altında tuttuğu Suriye’ye ait olan Golan Tepeleri’ndeki mevzileri ziyaret etti. İsrail medyasından Times Of Israel İnternet Sitesi  ile Channel 13 televizyonu, İsrail ve ABD’nin, Trump hükümetinin kalan son haftalarında, İran’a yönelik bir dizi “gizli operasyon” planladığını yazdı.

İRAN’IN TEPKİSİ NE OLACAK?

İran’a yönelik olarak giderek dozu artan İsrail – Amerikan saldırısına  İran tepki gösterecek mi, herkes bunu merak ediyor. İran’ın gerek siyasi gerek askeri kademesi intikamın yeri geldiğinde alınacağı açıklaması yaptı.

Hasan Ruhani, suikastın ertesi günü, olayın İran’ı kışkırtarak İsrail ve ABD’ye saldırtılma amacını taşıdığı yönünde açıklamalar yaptı:  “İran milleti, siyonist komplonun tuzağına düşmez. Akıllıdır; kaos yaratmayı düşünüyorlar, ellerini okuduğumuzu bilmeliler.

Ruhani, İslam Cumhuriyeti kurumlarının bu saldırıya zamanı geldiğinde karşılık verecek kadar cesur olduklarını da söyledi. 

Ali Hamaney ise İsrail'e açık bir atıfta bulunmamakla birlikte, "Suçun peşinden gitme ve faillerini kesin olarak cezalandırma” vurgusu yaptı. Yurt dışındaki muhalif İran medyasından Radyo Ferda, bu cümleleri,  “Ali Hamaney'in mesajının tonu, 11 ay önce Kasım Süleymani suikastına verdiği tepkiden çok daha yumuşak” sözleriyle yorumladı.

Trump hükümetinin gitmesine az bir süre kala gerçekleştirilen bu operasyonların, (İsrail’in tam güvenliğinin sağlanması amacıyla) İran’ın Ortadoğu’daki etkisinin azaltılmasının bir parçası olduğu kesin. Ayrıca bu girişimler, Biden Hükümeti’nin yeni Ortadoğu politikası için de uygun zemin oluşturabilir. Söz konusu suikast ve operasyonlar, önümüzdeki dönemde kaosun büyüyerek genişleyeceğinin ve İran’ın daha çok zora sokulma girişimlerinin habercisi gibi...

Ekleme Tarihi: 30 Kas 2020 16:31